6. Liderlik zirvesinin değerli katilimcilari, sizler gibi seçkin bir topluluğa hitap ediyor olmaktan büyük multuluk duyuyorum.
Icinde bulundugumuz küresel ekonomik krizi hepimiz hissediyoruz, ABD de mortgage krizi olarak 2007 de baslayan bu kriz 2. dünya savaşından sonraki en siddetli küresel durgunluga dönüşmüş durumda. Bugunlerde sık sık tartisiyoruz bu kriz ne zaman bitecek, teget mi gecti diyerek….Hükümette hafta başında 2009 büyüme beklentilerini %3.5 küçülme ile değiştirdi ve işşizliğin %15.5 a çıktığı açıklandı.
Peki nedir bu kriz ve iyi bir lider olarak bu krizi nasıl yönetmeliyiz?
Nassim Talebin Siyah Kuğu adlı kitabını okuyanlariniz bilirler….Siyah kuğular ilk olarak Avustralyada keşfedilmişlerdir. Bundan once Eski Dunyada yasayanlar dunyadaki butun kuğularin bembeyaz oldugundan emindiler. Siyah kugular insanoglunun salt kendi tecrube ve gozlemlerinden ogrenmesinin aslinda ne kadar yanlis ve eksik olabileceginin anlamli bir kanitidir. Sadece tek bir gozlem, yillar boyunca milyonlarca beyaz kuğuya bakmakla edindigimiz “tum kuğular beyazdir” ezberini bir kerede bozmuştur.
Hitlerin iş basina gelmesi ve 2. dunya savasinın çıkması, Sovyetler Birliginin yikilmasi, Internetin bulasici bir virus gibi yayilmasi, ABD deki 11 Eylul olaylari hep birer siyah kuğudur….Yani gerceklesme olasiligi cok dusuk olan ancak etkisi cok buyuk ve de insanoglunun yok varsaydigi olaylardır….Kanımca bu krizde bir siyah kuğudur, yani yepyeni bir dünya düzeni, yepyeni bir iş düzenidir.
Bu yeni duzende artik iyi bir lider ve yonetici olmak icin gecmiste bizi basarili yapmış reflekslerimizin artik geçerli olmadığını anlamalıyız. Dikiz aynasina bakip yolumuzu çizemeyiz. Geçmiş tecrübelerimizi yok sayip yenilerini edinebilmek icin kendimizi daha iyi tanimak ve ekibimizi bu yeni dünyada başari getirebilecek yaratıcı, empatik, katılımcı, ve sanatçı ozelliklerle seçmeliyiz. Kısacası artık kendi geleceğimizi kendimiz yaratacağız….
Krizin ne zaman biteceğini tahmin etmeye çalışıp Siyah Kugularin varligini inkar etmek yerine, cok senaryolu bir gelecek hayal etmek zorundayiz. İçinde yüzdüğümüz firtinali sulardan kurtulmak icin kullanabileceğimiz ne yazık ki bir haritamız yok. Yapabilecegimiz en iyi şey dinamik senaryo planlamasi yapmak suretiyle çok senaryolu bir geleceğe sürekli hazırlıklı olmaktır.
Şirketinizde bir “Erken Uyarı Sistemi” kurup, sektörlerinizdeki çok sayıda trend ve göstergeyi detaylı takip edebilmeli ve buna farkli görüş ve yorumları katmalısınız. Bu göstergeleri takip ederken artik en uc noktalardaki sonuclarida dikkate almak zorundayız. Ornegin 8 ay once su anda Ingiltere deki tum bankalara devlet tarafindan el konacagi senaryosuna %2-3 olasilik tanirdiniz. Ancak bu olağanüstü senaryo bugün İngiltere de olağan bankacilik sistemi haline gelmiştir. Çok senaryolu geleceği planlamak şirket ve ekipleriniz için zor ve uzun bir sureç olacaktır.
Ayrıca, sahada tedarikçiler, müşteriler ve rakiplerinizin performanslarınıda yakından izlemelisiniz. Son 6 ayda gördük ki en güçlü denilen sirketler bile otomotiv , tekstil, bankacılık, hava taşımacılığı gib sektörlerde batmıştır. Gerektiğinde zorlanan tedarikcilerinize alternatifler bulabilmeli, en önemli muşterilerinize esnek odeme planları önerebilmeli, iflasin eşiğindeki müşterilerinizden alacaklarinizi gerekirse daha çabuk tahsil edebilmelisiniz.
Pazarlama ve satış fonksiyonlarınıda,bu yeni düzende artik siyah kuğuların varligini icsellestirerek yönetmeliyiz. Müşterilerinizin ihtiyac ve taleplerinde beklenmedik ve kalici kayislar olacaktır. Buna göre pazarlama ve satis bütçenizi nereye ve nasıl yatıracağınıza radikal olarak yeniden bakmalısınız. Bu dönemde müşterinizin sürekli aklında, kalbinde ve cebinde olmalısınız.
Tüketiciye odaklı, yani B2C işlerinizde mevcut musteri segmentlerinize yeniden bakmalısınız; Kriz her sektorde işsizliği farkli derecede etkilemiş olacağı için her müşterinizin satin alma gücüde değişecektir. Bu durum pazarlama önceliklerinizi ve segment karlılığınızı değiştirebilir. Yine müşteriler kredi kartıyla borçlanmak yerine daha çok biriktirmeyi tercih etmeye başladıklarında, promosyon ve fiyatlama yaklaşımınızı gözden geçirmelisiniz. Örnegin, Sabancı Grubu olarak kendi B2C işlerimizdeki trendlere baktiğımızda, müşterilerin iki uca doğru kaydigini görüyoruz. Ultra-Ucuz ve Ultra-Guvenli. Perakendecilikte artik ulusal markalardan mağaza private label markalarına, yani daha ucuza kalıcı olduğunu düşündüğümüz bir yöneliş var. Öte yandan krizde plasma TV, cep telefonu gibi alışverişlerde müşteriler ultra-güven duydukları marka perakendecilerden alışverişi tercih ediyorlar.
İş müşterilerine odaklı yani B2B islerinizde ise, müşterilerinizin risklerini yakından takip etmeli, krizde zorlanan müşterilerinize alternatifler ararken, en değerli müşterilerinize de destek olmalisiniz. Yine acenta ve benzer dağıtım kanallarinizın stok ve nakit yönetimi konularında yanında olmalısınız.
Artık iyi bir pazarlamaci olmak icin cok daha yaratici olmak zorundayiz. Ekibinizde krizde baskın bir yönetim tarzı yerine, tam tersine yaratıcılığı daha da çok tesvik edin, onlardan yeni fikirler, yeni çözümler, yeni iş modelleri talep edin.
• Musterinizin yanından en son siz ayrılın.
• Musterinizin aklina, kalbine ve cebine hitap eden marka ve tecrubeler yaratin ve bunlari soysal, ahlaki, ekonomik ve cevresel degerler uzerine insa edin. Krizde bile markanıza yatırım yapmaya devam edin, müşterinize güven verin.
Kriz zamani ortaklasa çalışma zamanıdır. Imkanlarinizi birlestirerek yeni ekonomik firsatlar yaratmaya odaklanmalısınız. Hayatta kalmak için artık şirketlerinizde en iyi bildiğinizi, daha ekonomik, daha hızlı ve daha iyi yapmak zorundasınız.
En iyi yaptığınızı tamamlayacak, sürdürülebilir değer yaratan ortaklıklar kurun. Ne yazık ki konumum itibariyle tecrübe ediyorum ki ülkemizde gerek yerel şirketler arasındaki gerekse yabancı-yerli ortaklıklar kolay ve kalıcı olmamaktadır. Bunun önemli sebepleri arasında kültürel farklar, etik anlayış, yanlış beklentiler, aile ve kurumsal şirket farklarıni sayabiliriz. Daha en başından aynen evlilikte olduğu gibi partnerinizi iyi tanıyın, niye evlenmek istediğinizi ve bu evliliğin ne kadar sürmesini istediğinizi bilin.
İş sektörlerinizde, iflaslara bağlı konsolidasyon veya şirket birleşmelerini daha sık yaşayacaksınız. Nakit akımınızı ve sermayenizi güçlü tutup, sektörünüzdeki yerel ve küresel fırsatları sürekli takip edin. Rakiplerinizi yakından izleyin. En zorda olan şirketler hangileridir? Bu şirketlerin hangi işleri sizin için değer yaratabilir? Onları nasıl satmaya ikna edebilirsiniz?
Mc Kinsey danışmanlık şirketinin en büyük 200 global şirketle yaptığı en son araştırmaya göre, kriz dönmelerinde şirketlerin – organik büyüme, şirket satışı, şirket alma – gibi stratejik adımlarından, paydaşlar için en çok ekonomik değer yaratanının, etkin bir satın alma stratejisi izlemek olduğu ortaya çıkmıştır. Hatırlarsanız ekonominin en parlak olduğu yıllarda Türkiye de önemli miktarda şirket ve varlık satışları gördük. Yine bu araştırmaya göre, iyi ekonomik koşullarda yapılan şirket/varlık satışlarının bile, kriz ortamındaki satın almalar kadar değer yaratmadığı görülmüştür. Demek ki “Krizde büyüme olmaz sadece kemer sıkmalıyız” ezberide bozulmuştur….
Son olarak, içinde bulunduğumuz tüm olumsuz koşullara rağmen, hiç süphem yok ki yakın gelecekte işlerinizde yepyeni fırsatlar yakalayacaksınız; Müşterilerinizin tercihleri değiştikçe, rakipleriniz tökezledikçe, hükümetler kriz yönetiminden ekonomiyi canlandırmaya yöneldikçe, önümüzdeki yıllarda yeni iş modelleri, yeni sektör liderleri ve dinamikleri yaratılacak. Bu krizle ilgili emin olduğum tek şey, er yada geç sona ereceğidir.
Hayatımda en sevdiğim sözlerden biriside şudur: “Bazı şirketler geleceği yaratır, bazı şirketler geleceği seyreder, bazı şirketler geleceği merak eder.” Kriz sona erdiğinde bu şirketlerden hangisi olmak istiyorsunuz? ….
Geleceği yaratacak olan bir şirket olmak için:
Sakin olun, stratejik ve uzun soluklu düşünün. Esnek olun, kendizi iyi taniyin.
Kriz sanki hic bitmeyecekmiş gibi cok senaryolu geleceğinizi tartışıp, daima hazırlıklı kalın. Tek bir gelecek olmadigini bilin ve gecmisle ilgili ezberinizi çöpe atın.
Müşterilerinizin aklinda, kalbinde ve cebinde ne var, ne yok en iyi siz bilin, yanından en son siz ayrılın.
Zamanin ortaklasa calisma zamani oldugunu bilip güçlerinizi birlestirin. Sektörünüzdeki ortaklık ve birleşme fırsatlarını, yaratıcı ve yapıcı düşünüp değerlendirin.
Tesekkur ederim.
No comments:
Post a Comment